Karaboğa Lojistik’ten Çin–Avrupa arası 25 günde teslimat

Karaboğa Lojistik‘in kurucusu ve CEO’su Mert Sürmeli Karaboğa için taşımacılık, bir direksiyon başı deneyiminden doğan girişimcilikle şekillenen uzun soluklu bir yolculuk. Şoförlükten başlayarak kendi firmasını kuran Karaboğa, zamanla Türkiye ile Çin arasında güçlü bir karayolu lojistik hattı kurmayı başardı. Bugün Çin’den Türkiye’ye 20, Avrupa’ya 25 günde teslimat gerçekleştiren bir operasyonun arkasında duran Karaboğa, yalnızca kilometre değil, aynı zamanda deneyim, çözüm odaklılık ve çok yönlü bir saha bilgisi taşıyor. Sektörde karşılaştığı temel sorunlardan biri olan nitelikli insan kaynağı eksikliğine de dikkat çeken Karaboğa, taşımacılıkta kalifiye şoför ve personel bulmanın her geçen gün zorlaştığını vurguluyor.

Kontrolün kendisinde olduğu bir işe yönelme ihtiyacı

İlk gençlik yıllarında tekstil sektöründe çalışan Mert Sürmeli Karaboğa, zamanla insan kaynağına yoğun şekilde bağımlı iş modellerinden uzaklaşma ihtiyacı hissediyor. Daha çok kendi kontrolünde yönetebileceği, aksaklık anlarında bizzat müdahale edebileceği bir iş arayışı, onu taşımacılık sektörüne yöneltiyor. Bir arkadaşının vesilesiyle bu alana adım atan Karaboğa, önce TIR şoförlüğü yapıyor, ardından yük tedariki işine geçiyor. Girişimcilik refleksiyle Türkmenistan’da mağaza açıyor; gerektiğinde direksiyon başına geçip taşımayı bizzat kendisi gerçekleştiriyor. Bu yaklaşım, onu ilerleyen yıllarda daha büyük lojistik organizasyonlara taşıyacak tecrübeyle donatıyor.

Karaboğa Lojistik’in kurucusu Mert Sürmeli Karaboğa, şirketin büyüme yolculuğunda sahayı yöneten ve stratejiyi şekillendiren ekip arkadaşlarıyla birlikte. Operasyonel başarının ardında bu kadronun uyumu ve emeği yatıyor.

Özmal araçtan çok, taşımacılık organizasyonu kurmak önemli

2009 yılında ilk kendi firmasını kuran Mert Sürmeli Karaboğa, işe araçsız bir şekilde, yalnızca yük komisyonculuğu yaparak başlıyor. Kısa sürede edindiği saha deneyimi ve müşteri ilişkileri sayesinde, zamanla taşımanın sadece araç sahibi olmakla değil, güçlü bir organizasyon kabiliyetiyle mümkün olduğunu gösteriyor. Bugün Karaboğa Lojistik, Türkiye, Polonya ve Kazakistan plakalı toplam 47 özmal araca sahip olsa da, esas gücünü bu araçların çok ötesinde bir taşımacılık ağını yönetme becerisinden alıyor. Çin, Kazakistan ve Gürcistan’da kurduğu firmalar ve Çin’in Urumçi kentindeki aktif ofisiyle birlikte, farklı ülkelerdeki yüzlerce partner aracın entegrasyonuyla büyük ölçekli taşımaları sorunsuz biçimde organize edebiliyor.

Karaboğa, taşımacılığın sahadaki gerçeklerine dayanan vizyonunu, Lojiyol’a verdiği röportajda detaylarıyla anlattı.

Yedi dil biliyor, güzergâh ülkelerinde stratejik avantaj sağlıyor

Mert Sürmeli Karaboğa, yedi farklı dil konuşabildiğini söylüyor. Bu çok dilli yetkinlik, özellikle Çin’den Avrupa’ya uzanan karayolu hatlarında, operasyonların güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesini sağlayan stratejik bir avantaj sunuyor. Farklı ülkelerdeki yetkililerle doğrudan iletişim kurabilmek, şoförle, gümrükle ya da yerel otoritelerle aracı olmadan temas edebilmek, taşımacılığın aksama riskini önemli ölçüde azaltıyor.

Kriz anlarında hızlı müdahalenin kritik olduğunu vurgulayan Karaboğa, “Çalıştığım güzergâhlarda bir araç bir yerde kalırsa, en geç iki saat içinde bir çözüm üretebilmeliyim” diyor. Bu refleksin sadece dil değil, aynı zamanda çalışılan ülkelerin uygulamalarını, prosedürlerini ve bürokrasisini tanımaktan geçtiğini belirtiyor. Lojistikte başarının yalnızca araç ve rotadan ibaret olmadığını, insani ve idari faktörlerin operasyonel süreklilikte belirleyici rol oynadığını da özellikle vurguluyor.

Çin’den Türkiye’ye 20 günde, Avrupa’ya 25 günde teslimat

Karaboğa Lojistik’in sunduğu en iddialı hizmetlerden biri, Çin’den Türkiye’ye 20 günde, Avrupa’ya ise 25 günde gerçekleşen karayolu taşımacılığı. “Fabrikadan alıp doğrudan müşterinin kapısına teslim ediyoruz” diyen Mert Sürmeli Karaboğa, bu sürecin tamamen kendi organizasyonlarıyla, aracısız ve tek elden yönetildiğini vurguluyor. Firma yalnızca taşıma değil; gümrükleme, sigorta ve belgeli tüm lojistik süreçleri de içeren entegre bir hizmet modeli sunuyor.

“Havadan ucuz, denizden hızlıyız” diyerek hattın konumunu özetleyen Karaboğa, karayolu taşımacılığının hava kargoya göre yüzde 200 daha ekonomik olduğunu, denizyoluna kıyasla ise yaklaşık 50 gün zaman avantajı sunduğunu belirtiyor. “Karayolunu sadece nakliye aracı olarak değil, hava taşımacılığına ciddi bir alternatif olarak konumlandırıyoruz” diyen Karaboğa, bu hattın sunduğu hız, doğrudanlık ve kontrol avantajıyla giderek daha rekabetçi hale geldiğini ifade ediyor.

Bu model sayesinde üretim merkezlerinden çıkıp Avrupa’nın dört bir yanına ulaşan yükler, herhangi bir aktarma yapılmadan, daha öngörülebilir sürelerde ve maliyet kontrolüyle yönetilebiliyor.

“Her yüke talibiz, her adrese taşırız”

Mert Sürmeli Karaboğa, lojistikte esnekliğin ve müşteri ihtiyacına göre şekillenen operasyon kabiliyetinin altını çiziyor. “Avustralya’ya da olsa, bir kilo yükse bile taşımamız gerekiyor. Biz buna da talibiz” diyen Karaboğa, bu yaklaşımın sadece büyük yükler değil, küçük ve özel talepler için de geçerli olduğunu belirtiyor. Bu yaklaşım, firmanın operasyonel ölçeğini coğrafyadan bağımsız şekilde büyütebilmesinin arkasındaki temel anlayışı da ortaya koyuyor.

Sınır geçişleri, şoför sorunu ve sistemsizlik sektörü zorluyor

Lojistik sektörünün yapısal sorunlarından biri hâline gelen şoför açığı, Mert Sürmeli Karaboğa’nın da altını çizdiği başlıca meselelerden biri. “Ben de bu işe şoförlük yaparak başladım, o nedenle sahayı iyi bilirim. Ama bugün geldiğimiz noktada bazı temel becerilerin ve sorumluluk bilincinin eksik olduğunu üzülerek görüyorum” diyen Karaboğa, yalnızca ücretle çözülemeyecek daha derin bir profesyonellik sorunu olduğuna dikkat çekiyor. Şoförlerin eğitimi, etik anlayışı ve operasyonel disiplini, taşımanın verimliliğini doğrudan etkileyen faktörler arasında yer alıyor.

Sadece insan kaynağı değil, sınır geçişlerindeki uygulamalar da sektörü zorluyor. Türkiye ve Azerbaycan sınır kapılarında yaşanan yoğunluklar ve işlem süreçlerindeki verimsizlikler, taşıma sürelerini olumsuz etkiliyor. Oysa Gürcistan gibi ülkelerde araç başına işlemler 5 dakika gibi kısa sürede tamamlanabiliyor. Karaboğa, “Araç Türkiye’de saatlerce gümrük kuyruğunda bekliyor ama Gürcistan’da beş dakikada geçiyor. Bu fark, taşımacının değil sistemin sorunu” diyerek mevcut uygulamaların gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Devletten beklenti: Transit geçişler kolaylaştırılsın

Mert Sürmeli Karaboğa, Türkiye’nin lojistikte sahip olduğu stratejik konumun yeterince değerlendirilemediğini düşünüyor. Bu konuda yalnızca kendi şirketi için değil, tüm sektör adına konuşuyor: “Biz devletten teşvik istemiyoruz. Sadece transit geçişler kolaylaştırılsın. Çünkü buradan geçen her araç bu ülkeye döviz bırakıyor. Yakıt alıyor, yemek yiyor, harç ödüyor. Minimum bin beş yüz dolar bu ülkenin ekonomisine kalıyor.”

Karaboğa’ya göre esas sorun, Türkiye’nin taşımacıları destekleyecek pratik bir sistem kuramaması. Özellikle Kapıkule, Sarp gibi sınır kapılarında saatler süren işlemler, hem zaman kaybına hem de rekabet gücünün zayıflamasına neden oluyor. “Bir araç sınırdan geçene kadar 40 ayrı prosedürden geçiyor, her biri başka bir birimin inisiyatifinde” diyor.

Karaboğa, rekabetin özellikle Çin-Avrupa taşımalarında yoğunlaştığını ve Türkiye’nin Baltık koridoru karşısında avantajını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. “Bugün Baltık koridoru Çin’den Kazakistan’a girip Polonya’ya kadar durmadan geçilebilen bir hat. Şu an bu rota savaş nedeniyle kırılgan, ama Ukrayna savaşı bittiğinde tekrar aktif hale gelecek. O zaman Türkiye’nin lojistik avantajı dramatik şekilde zayıflayabilir” uyarısında bulunuyor.

Türkiye üzerinden geçen karayolu taşımalarının hem transit ticaret gelirini artıracağını hem de yerli lojistik firmalarının sürdürülebilirliğini destekleyeceğini ifade eden Karaboğa, “Bu bizim elimizdeki en büyük koz. Bunu sadece söylemlerle değil, işleyen bir sistemle desteklemeliyiz” diyor.

Karayolu hâlâ en hızlı ve esnek çözüm

Çin’den Avrupa’ya doğrudan bir demiryolu hattı olduğu yönündeki yaygın inancı sorgulayan Mert Sürmeli Karaboğa, bu konudaki görüşünü şöyle dile getiriyor: “Çin’den Avrupa’ya kesintisiz bir demiryolu hattı yok. Her ülkede aktarma var çünkü ray açıklıkları farklı. Çin treni Kazakistan sınırında duruyor, oradan Kazak treni alıyor. Sonra Gürcistan’a geliyor, orada tekrar Türk trenine aktarılıyor. Bu, hızlı ve verimli bir taşıma değil.”

Demiryolu üzerinden yapılan taşımaların, rota üzerindeki teknik farklılıklar ve lojistik operasyonlar nedeniyle birçok kez yük boşaltılıp tekrar yüklenmesini gerektirdiğini belirten Karaboğa, bu sürecin hem zaman kaybına hem de ek maliyetlere neden olduğunu ifade ediyor. “Oysa biz karayolunda kapıdan kapıya, aktarmasız ve tek elden bir süreç yönetiyoruz” diyor.

Kendi deneyimlerine dayanan bu tespitle Karaboğa, demiryolunun bugünkü haliyle lojistikte hızlı ve sürdürülebilir bir çözüm sunmadığını, özellikle Çin-Avrupa hattında karayolunun hâlâ en esnek ve güvenilir alternatif olduğunu savunuyor.

Parsiyel, komple, zati eşya: Her yük bir ihtiyaca dönüşüyor

Karaboğa Lojistik, yalnızca ticari yük değil; bireysel eşya taşımacılığı, yurt dışında oturumlu Türk vatandaşlarının araçları gibi özel operasyonlar da gerçekleştiriyor. Şu ana kadar 2.000’in üzerinde araç taşıdıklarını belirtiyor. “Müşteri bize sadece pasaportunu ve anahtarı veriyor, tüm işlemleri biz yapıyoruz” diyerek bu alandaki uzmanlıklarını ortaya koyuyor.

Özdilek örneği: Çin’e tekstil ihraç eden lojistik hamle

Karaboğa, Çin’e tekstil taşıması yaptıklarını belirtiyor ve bu süreci şöyle özetliyor: “Bir şeyin taşınması demek, o sektörün oralarda canlanması demek.” Özdilek’in Çin’de mağaza açma sürecinde lojistik partner olarak yer aldıklarını, taşımayı kendilerinin gerçekleştirdiğini ifade ediyor.

Lojistikte eğitim şart: Stajyerden operasyon yöneticisine

Lojistik eğitimi alan gençlerin sektöre daha bilinçli girmesi için firmasında stajyer istihdamına önem verdiğini söyleyen Karaboğa, “Benimle staj yapan bir genç şimdi operasyon yönetiyor. Ama bu sistemli olmalı, devlet desteklemeli” diyor. Sektörde binlerce açık pozisyon olduğunu, ancak eğitimle bu açıkların kapatılabileceğini vurguluyor.

Aile şirketi ruhu, kurumsal sorumlulukla birleşiyor

Taşımacılık sektöründe birçok firma gibi Karaboğa Lojistik de aile temelli bir yapıdan besleniyor. Şirketin pek çok kilit pozisyonunda Karaboğa ailesinin bireyleri görev alıyor. Bu yapının sunduğu güven ve uyum ortamı, operasyonların istikrarla ilerlemesine büyük katkı sağlıyor. Mert Sürmeli Karaboğa, sık sık Çin, Kazakistan ve Avrupa’daki ofisleri ziyaret etse de, Türkiye operasyonlarında hiçbir aksama yaşanmıyor. Bu süreçlerde yönetim sorumluluğunu şirketin genel müdürü Deniz Adıgüzel başta olmak üzere deneyimli ekip devralıyor. Karaboğa, “Ailemde ticaret yapan yoktu ama bana güven duydular. Bugün o güvenin üzerinde inşa ettiğimiz bir sorumluluk yapısı var” diyerek hem güvene hem de sürdürülebilir kurumsallaşmaya dikkat çekiyor.

Yeni İpek Yolu’nun yükünü özel sektör sırtlıyor

Yıllardır kamuoyunda sıkça gündeme gelen Yeni İpek Yolu projesine dair görüşünü paylaşan Mert Sürmeli Karaboğa, bu hattın hayatta kalmasında özel sektörün kilit rol üstlendiğini vurguluyor. “Bu güzergâhta gerçekten düzenli taşımacılık yapan, hattı canlı tutan firmalar biziz” diyen Karaboğa, devletin altyapı ve geçiş kolaylıkları konusunda daha fazla destek vermesi gerektiğini savunuyor. Özellikle Baltık koridoruna karşı Türkiye’nin avantajlarını kaybetmemesi gerektiğini hatırlatarak, “Rakip koridorlarda araçlar Kazakistan’dan Polonya’ya kadar durmaksızın ilerleyebiliyor. Türkiye’nin bu hattan maksimum katma değer sağlaması için geçişleri hızlandırması ve sistemi basitleştirmesi şart” ifadelerini kullanıyor.

Başa dön tuşu