Veriyi parçalıyor, güveni mahremiyeti ve hızı artıyor

Sevilay ÇOBAN

Berke Şipka, eğitimi­ni ABD’de sürdürdü­ğü sırada bir yazılım şirketi kurdu. Bir süre sonra daha hızlı bir ilerleme kay­dedeceğini düşündüğü için Türkiye’ye dönme kararı al­dı. Şipka, blok zincir konu­suna ilgi duymaya başladığı sıralarda ortakları Mert Ba­şer ve Tuna Özen ile yolları kesişti. 10 seneye yakın pera­kende sektöründe beyaz ya­kalı olarak çalıştıktan son­ra işinin rutine dönüştüğü­nü düşündüğü noktada blok zincirle tanıştığını anlatan Özen de “Blokzincir merakı tamamen ‘okuyayım öğrene­yim neymiş bu’ dediğim şey­di, bugün mesleğim oldu” de­di.

Mert Başer ise ABD’de Boston eyaletinde bilgisa­yar mühendisliği ve finans okuduktan sonra PwC ve De­loitte gibi şirketlerde çalış­tı. Üçünün de ortak noktası; hem iş hem de özel hayatla­rında veri gizliliği konusuna verdikleri önem ve bu konu­ya kafa yormaya başlamala­rıyla kesişen bir hedef birli­ğine ulaşmaları. TransferC­hain’in de temelleri böylece atılırken, 3 ortak, “Her biri­mizin kişisel hayatında veri gizliliği, veri güvenliği üze­rinde bir kaygı ve dünya­da değiştirmek istediği he­defler var. Bu da bizim ortak noktamızdı aslında” ifadele­rini kullanıyor.

Tuna Özen, siber güvenlik alanında yapmaya çalıştık­ları işi şu sözlerle ifade edi­yor: “İngilizce olarak ‘priva­cy’ (mahremiyet) veya ‘con­fidentiality’ (gizlilik) olarak kullanılan iki farklı kavram var. Biz hep gizlilik gibi bakı­yoruz, mahremiyet kelimesi genelde teknolojiyle çok iliş­kilendirilmiyor. Ama bizim yaptığımız şey; nasıl analog ortamda bir mahremiyete ihtiyacınız varsa biz bu ala­nı size dijitalde de sağlıyoruz. Dijital dünyada oluşturdu­ğunuz ayak izlerinizin, dos­yalarınızın, size ait olan aile fotoğraflarınızın ve aklınıza gelecek her şeyin sadece si­zin kontrolünüzde olduğu bir alan sağlıyoruz. Bunu bir ve­ri depolama alanı gibi de dü­şünebilirsiniz. Bu süreçlerin tamamında size ait mahrem bir alan yaratıyoruz.”

“Konu dijital gizlilikse sadece kendinize güvenin”

Veri gizliliği ya da mahre­miyetinin güvene dayalı ol­duğunu anlatan Tuna Özen, veri güvenliği noktasında servis sağlayıcıların devreye girdiğini anlatıyor.

Ancak, AI çağında verinin analizinin bu kadar önem­li hale geldiği bir dünyada o veriyi açıp bakmasa da maki­neleri beslemek için okuma­dığını, kopyasını almadığını bilmemizin mümkün olama­yacağına dikkat çeken Özen, “Biz de diyoruz ki; konu ve­riyse, sizin mahremiyetiniz­se ve dijital gizlilikse sadece kendinize güvenin, bize da­hi güvenmeyin. Bizim siste­mimiz kabaca şöyle çalışı­yor: Veri sizin bilgisayarını­zı terk etmeden anahtarla bu veriyi şifreliyorsunuz. Me­sela bir fotoğraf depolamak istediniz, TransferChain ile bu veriyi daha bilgisayarınız­dan çıkmadan küçücük kilo­vaytlar boyutunda parçalara bölüyoruz. Mesela bir tuğlayı bir avuç kuma çevirdiniz.

Biz sonra o kumu dörte bö­lüp avcumuzla farklı servis sağlayıcılara bir rastgelelik­le dağıtıyoruz. Böylece ser­vis sağlayıcınız ne tuttuğunu bilmiyor. Bilemez, çünkü pa­ramparça zaten. Ve Trans­ferChain şifrenizi hiç görme­di. Tek bir kişi var bu verinin ne olduğunu bilebilecek, o da sizsiniz” diye konuşuyor.

Patent süreci devam ediyor

Berke Şipka da TransferC­hain’in bir protokol olduğunu, bir uygulama yazmadıklarını belirtirken, veriyi A noktasın­dan B noktasına tamamen şif­reli yani parçalı şekilde ulaş­tırdıklarını söylüyor. “Bunun diğer sistemlerden değişik ta­rafı da biz tamamen makine­nin ön yüzünü kullanıyoruz” diyen Şipka, protokolün ma­kinenin üzerinde çalıştığını, yani herhangi bir telefonda ya da bilgisayarda ve büyük ve­ri depolama sistemlerinde ça­lıştığını hem bireysel hem de kurumsal kullanıcılara hiz­met verdiğini anlattı. 2022 yılında yaptıkları patent baş­vurusunda sürecin devam et­tiğini kaydeden Mert Başer, dünyadaki diğer örneklerin­den ayrılan en önemli özelliği­ni ‘verinin server’a değil blok zincire yazılması’ olarak açık­lıyor.

Kullanıcı sayısı 20 bine yaklaştı

Şu anda 20 bine yakın kayıtlı kullanıcı olduğunu ifade eden Başer, farklı ölçeklerde, fark­lı paketlerle hizmet alan 340 şirket bulunduğunu söylüyor. Başer, “TransferChain’in bir uygulama olmadığı için indir­meye ihtiyaç duyulmadan her­hangi bir tarayıcı üzerinden giriş yapıldıktan sonra hesap açarak kullanabilirsiniz. Sa­dece 24 kelimeden oluşan bir anahtar oluşturuluyor. Bu ke­limeleri sadece kullanıcı bili­yor ve görüyor. Sonraki bütün kullanımlarda bu anahtar kul­lanılıyor. Kelime sayısı sizin anahtarlarınızın uzunluğu­nu belirliyor. Yani kelime sa­yısı ne kadar çoksa anahtarı da o kadar uzun, anahtarı ne ka­dar uzunsa kırılması da o ka­dar zor” ifadelerini kullanıyor.

Sıra globalleşme adımlarında

Ekibin şu anda 18 kişiden oluştuğunu söyleyen Başer, “Hedefimiz aslında geçtiğimiz 5 yılda TransferChain’i Tür­kiye’de bir noktaya getirmek­ti. Şimdi globalleşme adımla­rı atıyoruz. Amerika, Kanada, Güney Afrika, İsviçre, İtalya, Asya pazarına kadar uzanıyo­ruz ve 18 ülkede aktif hem ku­rumsal hem de bireysel kulla­nıcılarımız var.

İlk aşamada kendi öz sermayemizle iler­lerken, şirketi büyütmek için yatırım turlarına çıktık. Doğ­ru yol arkadaşları ile ilerlemek istiyoruz. Yani tırnak içerisin­de ‘yatırımcı’ ama biz yol ar­kadaşı diyoruz. Yatırımcıları­mızın çoğu melek yatırımcı ve hepsi çok stratejik, global an­lamda %70’i yabancı. Bugüne kadar 1,1 milyon dolar yatırım aldık. Bu yıl da bir yatırım tu­ru gerçekleştirmeyi planlıyo­ruz” diyor.

Hedefte limit yok

Gelecek hedefleri konusunda kendilerine çok güvenen bu 3 genç, şöyle anlatıyor: “İhtiyacı olan insan ve kurumlara ulaştığı sürece bunun sonu yok. Çünkü bizim protokolümüzü ilaçtan tutun hukuka, otomotivden savunmaya, Ar-Ge’den finansa hemen her sektör kullanabilir. Buna hedef koymak, limitlemek gibi geliyor bize. Dolayısıyla olabildiğince fazla insana ulaştığı ve olabildiğince fazla kurumun ihtiyacını giderdiği nokta bizim için doğru nokta. Büyüme sürecinde farklı hızlandırma programlarına da dâhil olduk. İsviçre’den farklı hızlanma programlarına katıldık. Türkiye’de Mastercard’ın Lighthouse programında yer aldık.”

Finans ve savunma sanayi için ihtiyaç

Özellikle finans, savunma sanayi ve teknoloji gibi sektörlerin veri güvenliği ihtiyacının en üst seviyede olduğuna işaret eden Başer, “Eskiden gizliliğin üst seviyede olduğu bilgilerin aktarımında USB’de şifreleme gibi yöntemler kullanılıyordu. Bunun için o bilgilerin dünyanın başka bir noktasına gitmesi için fiziksel bir hareket gerekiyor. Bu da güvenlik sorunuyla birlikte zaman ve maliyet sorununu da ortaya çıkarıyor. Bizim protokülümüz ise tek bir tuşla gönderim yapma ve verinin gizliliğinin sadece gönderen ve alan arasında kalmasını sağlıyor. Hem güvenli hem daha az maliyetli hem de hızlı” diyor. Otomotiv sektöründe de Toyota ve Renault gibi markalarla çalıştıklarını kaydeden Başer, istatistiklere göre firmaların %93’ünün son 3 yıl içinde en az bir kere hacklendiğini ortaya koyduğu bilgisini veriyor.

Başa dön tuşu